Sigaranın yol açtığı Buerger hastalığının 6 önemli belirtisi
Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Cingöz, Buerger hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Profesör. Dr. Hızlı Göz; “Buerger hastalığı, orta ve küçük çaplı damarlarda lokalize, nedeni bilinmeyen, iyileşme ve (epizodik) nüksetme ile seyreden, öncelikle gençlerde görülen, tıkayıcı, septik olmayan, inflamatuar bir hastalıktır. Yapılan çalışmalar bu hastalığın neden olduğunu göstermiştir. Bağışıklık sistemindeki anormalliklere bağlı olarak immünolojik damar iltihabı yoluyla. ” Tıpta tromboanjitis obliterans, “budama” hastalığı (spontan amputasyon) olarak bilinir. Buerger hastalığı, kol ve bacaklardaki arter ve damarları tutan nadir bir hastalıktır.
Tromboanjiitis obliterans olarak da adlandırılan Buerger hastalığında kan damarları iltihaplanır, şişer ve kan pıhtıları (trombüs) nedeniyle tıkanabilir. Buerger hastalığının kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak tütün kullanımının Buerger hastalığının gelişiminde açıkça rol oynadığı açıktır. Tütündeki kimyasalların kan damarlarının iç yüzeyini tahriş ederek şişmesine neden olduğu düşünülüyor. “Bazı kişilerde hastalığa genetik yatkınlığın da olabileceğinden şüpheleniliyor” diyen Cingöz, belirtileri şöyle sıraladı: “Hastalığın aktif dönemlerinde etkilenen damar bölgesi hassas ve ağrılıdır. Hasta genel halsizlik, halsizlik şikayetleriyle başvurur. , yorgunluk ve ateş. İlk belirti olarak ayaklarda terleme de olabilir ve bu durum da ortadan kaybolur. Ayak parmaklarında soğukluk ve uyuşma meydana gelir. Bazen ilk belirti, terleme kaybından ziyade, yürürken ayaklarda uyuşmadır. Çoğu durumda ilk belirti Damarların dolgunluğunda azalma fark edebilirsiniz.Zamanla yürüme sırasında topallık gelişebilir. Baldır bölgesindeki ağrı genellikle ayırt edici bir özelliktir.Hastalık ilerledikçe ayaklarda morluklar başlar.Daha sonra ayaklarda yaralar oluşur. Geceleri artan istirahat ağrısıyla birlikte parmaklarda da görülen ağrı, “Tedavi edilmediği takdirde kangren oluşuyor ve kişi parmaklardan başlayarak yukarı doğru hareket ederek uzuvlarını kaybediyor” dedi.
Sigara içen erkekler risk altında
Sigara içen erkeklerin risk altında olduğunu belirten Cingöz, şunları söyledi; “En çok 25-40 yaş arası sigara içen gençlerde görülür. Buerger hastalığı Türkiye’de damar hastalıkları grubunun %7-10’unu oluşturur. Kadınlarda görülme olasılığı %2’dir. En önemli nedeni ise; Sigara içenlerde nikotinin bir metaboliti olan kotinin.” Nikotinin (nikotinin vücuda girdikten sonra dönüştüğü madde) vücudun damar duvarına karşı aşırı duyarlılığının tetiklenmesidir. Yüksek homosistein düzeyine bağlı olarak oksijensiz radikallerin artması da damar duvarlarını hassaslaştırarak reaksiyonu tetikleyebilir. Ayrıca sık soğuğa maruz kalma, düşük sosyoekonomik düzey, yetersiz beslenme, hepatit B sarılığı, yüksek fibrinojen düzeyi, pıhtılaşmaya eğilim de nedenler arasında sayılabilir. Klinik olarak 5 ana kriter (shionaya) esastır. Sigara kullanımı, 50 yaş altı, diz altı tutulum, ateroskleroz için risk faktörlerinin olmaması ve 4 üst ekstremite tutulumunun varlığı tanı için şarttır. Tanı genellikle hastanın durumuna, şikayetlerine, şikayetlerine dayanarak arter muayenesi sırasında yukarıdaki kriterlere göre konur. Muayene sonrasında tıkanıklığın yerini ve derecesini belirlemek için sıklıkla ultrason ve Doppler çalışmaları yapılmalıdır. Arteriyel ağaçta hastalık tutulumu için tomografik anjiyografi gereklidir. Bu sayede tıkanıklığın yeri, boyutu, uzunluğu, parmaklara giden kanın yolu ve hepsinden önemlisi kollateral damarların varlığı tespit edilir. Bu tedavide çok önemlidir. “Bazı durumlarda hem tanı hem de tedavi amaçlı klasik anjiyografi yapılması gerekiyor” dedi.
Tedavi için sigarayı bırakmak gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Faruk Cingöz; “Öncelikle sigarayı bırakmanız gerekiyor. Buerger hastalığı sigaraya karşı alerji olarak kabul edildiğinden sigarayı yani alerjeni bırakmak tedavinin ilk ve vazgeçilmez parçasıdır. Çünkü alerjeni ortadan kaldırırsanız hastalık iyileşir hatta yok olur. Sigarayı bırakan Buerger tanısı alan hastaların yaklaşık yüzde 90’ının ayağında yara bile olmuyor. “Gerçi iyileşmeler var.
Sürdürülebilir ve düzenli bir egzersiz programı zorunludur. Soğuk ve soğuk travmalarından mümkün olduğunca korunmalıdır. İlaç tedavisinde ağrı kesiciler, vazodilatörler, pıhtı çözücüler ve blokerler kullanılır. Bu ilaçların sürekli ve kesintisiz kullanılması, asla bırakılmaması gerekir. Yara varsa; Lokal tedavinin yanı sıra ozon, yüksek basınçlı oksijen, PRP ve kök hücre uygulamaları da yapılabilmektedir. Ne yazık ki günlük ağrı kesiciler ağrıyı kısmen azaltsa da çoğu zaman etkisizdir. Bu durumda uzman doktor narkotik ağrı kesiciler yazabileceği gibi epidural anestezi yani kısmi anestezinin de gerekli olduğunu düşünebilir. Bu tedavilere yanıt alınamadığı takdirde amaç öncelikle damarın anjiyografik olarak açılmasıdır. Sonuç alınamazsa, etkilenen uzuvları besleyen damarları daraltan sempatik sinirler kullanılarak açık rekonstrüktif damar ameliyatları yapılır. Eğer yanıt alamazsanız maalesef etkilenen bölgeyi kesmeye karar verirsiniz. Hastalık iyileşme ve nüksetmeyle ilerler ve daha önce kesilen bölgeden kesi yapıldığı için süreç devam eder. Ancak hastaların büyük çoğunluğunda damar sağlığına ilişkin alışkanlıklarını değiştirip geliştiren, ilaçları doğru kullanan, kontrollerini ihmal etmeyen hastalar klinik durgunluk yaşayabilir ve kötü durumlardan kurtulabilirler” dedi.